Babalar da Anlar Kitap

Sabit

Tek hayalim ve amacım yazılarımı notlar halinde toplayıp, belki ciltleyerek gelece bırakmak. Oğlumun, onun gelişiyle insanı, yaşamı anlayışımın nasıl değiştiğini, onun hakkında neler hissettiğimi ilerde bu yazılar sayesinde öğrenebilmesini sağlamak. Bu sayede babamla ilişkimde eksikliği içimi yakan tecrübeyi oğlumun tecrübe etmemesi.

Böylece hislerimin hemen hepsini yazıp kalbimden geçenleri ifade etmeye başladım.

Sonra blog sayfamdan doğru yazar Elif @elifaylaelif karşıma çıktı. Hayallerime hayal kattı, amacımda düşündüğümden de ötesine ulaşmama vesile oldu. Sayesinde 0-2 yaş aralığında oğlumla ilgili hislerim, ilişkim fotokopilerle ciltlenmiş bir şekilde dolabımda duran notlar değil hem size hem de gelecekte oğluma ulaşabilecek.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Ayhan Yalçınkaya

4-5 Yaş/ 7

Standart

Kendi kendime dedim:

“Artık o ne derse desin, ne yaparsa yapsın kızmayacaksın!”

“Kızsan da tepki vermeyeceksin.”

“Kızsan da göstermeyecek, belli etmeyeceksin.”

Ve böylece bir çift olarak yeni bir yola girmiş olduk.

*

Kendi kendime düşündüm:

Oğlum orada karanlıklar içinde.

Görmüyor, bakmıyor,

Ama güvende.

Yiyip içiyor,

Bilmiyor ama besleniyor.

Annesini duyuyor, dinliyor.

Babası, onunla konuştuğunda da…

Anlamıyor ama öğreniyor.

Bütün duyuları kapalı,

Ama yüreği sonuna kadar açık.

İşte o güne kadar.

O gün,

Yani 5 yıl önce,

15 Eylül.

Karanlıktan çıktı.

Hemen annesine sarıldı.

Sonra sıcak lambanın altında yatarken ona serçe parmağımı uzattım.

Parmağımla elini dürttüm.

Parmağımı tuttu.

Gözlerim doldu.

İyi ki geldin oğlum.

4-5 Yaş/ 6

Standart

Artık bekar bir babayım.

Ayrıldık.

Son bir yıldır olmaması için uğraştım. Ama artık gücüm kalmadı.

Pes ettim.

Neden? sorusunun tek bir cevabı olsaydı keşke.

Yaşamı birleştirmenin çok yönü olduğu için ayrılmanın da çok sebebi var.

Arada bir suç olmadığından açıklamak da zor.

Her iki taraf da haklı olunca çok ama çok zor.

Ama oldu işte, bitti.

Sebepleri düşünmek artık anlamsız.

Duygusal olarak imkansız.

Konuşmak da öyle.

Konunun tarafları bir çiftse, ortada bir suç yoksa,

Yüzde elli-yüzde ellidir hatalarımız.

Ama oldu işte, bitti.

11 yıllık hikayemiz.

*

Evliliği bir başarı olarak görmediğim için ayrılmayı da bir başarısızlık olarak görmedim.

Bir başarı değil hayatımı kattığımız bir güzellikti.

Ama kalp kırıklığı var içimde.

Gerçekten dedikleri gibi:

“Ayrılık sevdiğiniz bir yakını kaybetmeye benzer.”

Ölümün çaresizliği çok benziyor.

Elden bir şey gelmiyor.

Derin derin üzmesi benziyor.

Yokluğu benziyor.

*

Derken öyle bir noktada buldum ki kendimi…

Hayat resmen çöktü üstüme.

Üst üste, art arda!

İlk neye üzülmem, neye ne kadar üzülmem gerektiğine bocaladığım.

Artık ayrılmak zorundaydım evden.

Gittim bir oda kiraladım.

En son 20 yaşındaydım bir oda kiraladığımda.

Uzandım yeni yatağıma.

Küçücük odada.

Oğlumun sesi yok etrafta!

Ortalığa dağılmış kitapları, oyuncakları yok!

Ayağıma hep batan legoları yok!

Batman maskesi, ona aldığım Örümcek Adam posteri yok!

Pijamaları, giysileri, çilekli diş macunu, hep oturduğu koltuk, tabakları, bardakları hiç biri…

Kokusu hele…

Gün boyu yoktu!

Kapattım gözlerimi, zorladım kendimi uyumaya.

*

Bir hafta geçmemişti çalıştığım otelin kapanacağını öğrendim.

Ve o günün akşamı odama geldiğimde artık işsizdim.

Salgın Brezilya’ya gelmişti bile.

İçimdeki o ağır bilinmezlik ve karmaşa artık dışımdaydı da.

Yaşamın her parçası çıkmaz sokaklara gidiyordu.

İlk neye üzülmem, neye ne kadar üzülmem gerektiğine bocaladığım resmen.

*

Ailemden de ayrılık görmediğim için yabancı kalmışım konuya.

Oğlum için çok korktum.

Onu bir daha görememekten çok korktum.

Fakat birlik gibi ayrılıkta da çözüm iletişim oldu.

Ne içine girdiğim ekonomik dar boğazı ne de kırılmış kalbimi onarırdı.

Ama oğlum için korkum benim için en önemlisiydi ve konuşmak bunu çözdü.

İlişkimiz süresince zaten arkadaştık.

Şimdi hem kendimiz hem de oğlumuz için o arkadaşlığı öldürmek yerine devam ettirmeye karar verdik.

Benim sorumluluğum altında olmasa da oğlumun annesinin mutluluğu benim için de halen önemli.

Hem eski bir dost hem de oğlum için en önemli kişilerden biri o.

Hem ona hem bana, ayrı ayrı olsa da, yola devam etmek düşüyor.

Her şartta olabildiğince iyi olmak, oğlumuza sevgimizi vermeye devam etmek düşüyor.

-Son-